Beyinin normal işlevlerini yerine getirebilmesi için kesintisiz bir şekilde tek yakıt kaynağı olan glukozu ve bunu yakabilmek için de oksijeni elde edebilmesi gerekir. Bu iki temel madde boyunumuzun her iki tarafında yer alan ve kafatası içerisindeki beyine kadar ulaşan sağlı sollu birer adet karotis arter (şah damarı) aracılığıyla ulaştırılır. Her iki karotis arter kafatası kemikleri içerisinden geçerek beyine ulaşırlar. Sonrasında da beyin içerisinde dallanırlar. Beyinin arka bölgeleri ile beyin sapı ve beyinciği vertebral arterler denen damarlar beslese de beynin kan ihtiyacının büyük kısmı önde yer alan karotis arterler denen damarlarca sağlanır.
Beyindeki nöron denen sinir hücreleri işlevlerini yerine getirebilmek için yeteri miktarda oksijen alamazlarsa glukozu tam olarak parçalayamazlar. Bu durumda nöronlar enerjiden yoksun kalmakla kalmaz glukozun yeterince parçalanamamasına bağlı oluşacak zararlı yan ürünlerden de etkilenirler ve hasarlanabilirler. Bu hasarın beyinin işlevlerinde yol açtığı bozukluklar sonucunda ortaya çıkan tabloya İnme-stroke denir. İnme dünyada kalp hastalıkları ve kanserden sonra ölüm nedenleri arasında üçüncü sırayı almaktadır.
İnmeler 2 gruba ayrılırlar; iskemik (tıkayıcı-geçici kan akımı kaybı veya azalması nedeniyle oluşan) ve hemorajik (kanamalı). İnme bazı araştırmacılar tarafından kalp damarlarındaki tıkanıklıklarda ortaya çıkan durumdan yola çıkılarak beyin krizi olarak değerlendirilmektedir. İnmelerin çoğunluğu iskemik-tıkayıcı tiptedir. Bu tıkanıklıkların başlıca sebebi damar tıkanıklıklarıdır. Hemorajik-kanamalı inmede ise beyinin herhangi bir yerinde kanama olmakta ve bu kanın neden olacağı fazla basınç oluştuğu bölgedeki hücrelerin ölmesine yol açar. Sonuçta beyin dokusunda oluşan hasar oluştuğu yere bağlı olarak geçici bulanık görmeden körlüğe; kollar, bacaklar ve parmaklarda uyuşukluk ve güçsüzlüğe, denge sağlamada zorluğa, konuşma yeteneğinin kaybına kadar değişebilen belirtiler şeklinde kendisini gösterir. Hatta bilinç kaybına bile yol açabilir.
İnmede belirtilerin dağılımı ve ağırlığı tamamen beyinin etkilenen kısmı ve bu kısmın genişliğine ve beyinin inmeye maruz kalan kısmının yönettiği vücut bölgesine göre değişkenlik gösterir. Beyinde vücudun yönetildiği bölgeler ters olarak yer alırlar, yani beyinin sağ yarısı vücudumuzun sol yarısını, sol yarısı da sağ yarısını kontrol eder. Vücudun yarısında uyuşukluk, konuşma bozuklukları, görme bozuklukları, dengesizlik hatta bilinç durumunda değişiklik oluşabilecek bazı belirtilerdir. Beyinde etkilenen alanın yerleşimine göre hastalar hastalıklarını inkar etme şeklinde bulgu da verebilirler. Eğer inme beyin sapını da etkilerse burada yerleşim gösteren solunum ve yutma ile ilgili alanlar da etkileneceğinden solunum ve yutma işlevlerinde bozulma ortaya çıkacaktır. Beyinin sağ yarısının etkilenmesi durumunda hastalarda günlük aktivitelerde beceriksizlik, mekânı algılamada zorluk gibi günlük hayatlarını etkileyecek belirtiler ortaya çıkar. Aynı şekilde beyinin sol yarısının etkilenmesi durumunda ise kişide bellek bozuklukları, konuşulan dili anlayamama veya konuşamama şeklinde yine günlük hayatlarını çok etkileyecek belirtiler ortaya çıkacaktır. Vücudumuzun denge ile ilgili organlarından biri olan beyinciğin inme sonucu haraplanması durumunda ise denge ve koordinasyon bozuklukları ortaya çıkacaktır. Yine bu durumda baş dönmesi, bulantı, kusma da görülür.
İnme tanısında beyin tomografisi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile beyinin kanayan veya kansız kalarak etkilenen bölgesinin görüntülenmesi kullanılır. Ek yöntemler olarak BTA(bilgisayarlı tomografi anjiografi), MRA(manyetik rezonans anjiografi), DSA( dijital substraksiyon anjiografi) ile beyinin damarsal yapıları görüntülenir. İnme oluşumunda önemli bir rolü olan kalp kaynaklı pıhtıların ve kalbin durumunun belirlenebilmesi için yardımcı yöntemler olarak ekokardiografi ve holter gibi inceleme teknikleri de yardımcı olacaktır.
İnme nedenleri arasında sigara içimi, yüksek kolesterollü beslenmek alp hastalıkları, diabetes mellitus(şeker hastalığı), hipertansiyon yer alır. Ayrıca geçici iskemik ataklar da inmeye yol açarlar. Yine beyin damarlarına giden kanın azalmasına yol açabilecek etmenler içerisinde kandaki eritrosit(kırmızı küre) fazlalığı, alkol, uyuşturucu madde kullanımı, böbrek rahatsızlıkları, aşırı stres, dengesiz beslenme ve düzensiz yaşam da inme riskini arttırırlar. İnme genelde yaşlı hastalığı olarak bilinse de daha genç yaşlarda hatta çocukluk yaşlarında bile görülebilmektedir. 35 yaşından sonra her 10 yılda tehlike ikiye katlanmaktadır.
İnmeye yol açan nedenler içerisinde en önemli oranı karotis arterlerde özellikle dallanma yerlerindeki lezyonlardır. Bunlar iskemik inme hastalarının %50-80'inde görülürler. Diğer bir önemli grup da %15-20’yi oluşturan kalp kaynaklı beyin damarlarında tıkanmalardır. Özellikle daha öncesinde kalp krizi geçirmiş olan insanlarda kalp kasının bir kısmı görevini yapamaz hale gelmiş olacağından kalp içerisinde oluşabilecek olan pıhtıların koparak beyin damarlarını tıkama olasılığı artmaktadır. Böyle hastalarda kalp ritminde de bozulma olabileceğinden bu rtim bozuklukları nedeniyle kanın pompalanması sırasında beyin yönüne de fırlatılabilmektedir.
Yine beyini besleyen ana damarlar olan karotis (şah damarı) arterlerde veya beynin arka kısmı ve beyinciği besleyen vertebral arter sisteminde olabilecek bir tıkanma veya daralma da inmeye neden olabilir.
Diabet, yüksek kan kolesterol değerleri ve hipertansiyon gibi durumlar damar boşluğunun yapısını bozarak özellikle ince dallanmaların olduğu beyinin daha derin bölgelerini besleyen damarlarda tıkanmaya yol açabilirler. Bir damar yeteri genişlikte çapa sahipse ve yavaş yavaş tıkanma gelişmişse sağlam kalan diğer damarlardan bu damarın beslediği alana doğru damarlanmalar oluşacak ve herhangi bir sorun oluşmayacaktır. Ancak, tıkanma aniden ortaya çıkarsa ve bu durum özellikle uç dallarda oluşursa inme belirtileri oluşacaktır.
Yine inme oluşumu açısından risk altında olan bir grup hasta da kalıtımsal hastalıklar, romatizmal hastalıklar ile kanın pıhtılaşmasında problem oluşturabilecek hematolojik hastalıkları olan kişilerdir. Yine damar diseksiyonları (aniden yırtılma) inme nedenleri arasındadır. Diseksiyonlar özellikle çocuklar ve gençlerde inme nedeni olabilirler.
Yine iskemik (tıkayıcı) inmelerin yaklaşık %10-30’unu oluşturan nedeni bilinmeyen inmeler de yer almaktadır.
İnme tedavisinde günümüzdeki en önemli gelişmelerden birisi de ilk 3 saat içerisinde görülebilmişse ve hastanın klinik durumu da uygunsa damar açıcı tedavinin yapılabilmesidir. Bu tedavide rekombinant doku plasminjen aktivatörü denen bir madde ilk 3 saat içerisinde tanı almış hastalara uygulanır. Bunun dışında rehabilitasyon tedavisi medikal tedavi seçenekleri de bulunmaktadır. Medikal tedavide inme geçirmiş kişilerde sebebin bulunarak ortadan kaldırılması ve mevcut riskin de azaltılması amaçlanır. Örneğin yüksek kan kolesterol değeri olan ve/veya hipertansiyonu olanların öncelikle bu sorunlarının tedavisi planlanır. Kan akışkanlığında problem olan kişilerde kan sulandırıcı denen ilaçların kullanımı, diabeti olanların diabetinin öncelikli tedavisi önerilir.
Bir diğer tedavi seçeneği ise cerrahi tedavidir ki burada karotis arterlerde DSA ile saptanan %70 ve üzerindeki darlık durumunda endarterektomi denen işlem uygulanır. Bu işlemde tıkanmış olan damar bolumu cerrahi olarak açılarak hasarlı doku alındıktan sonra damar çeperi tekrar kapatılmaktadır. Bir diğer tedavi yöntemi de bir girişimsel radyoloji yöntemi olarak karotis arterlere stent takılmasıdır.
İnme geçiren hastalarda beynin etkilenen bölgesine göre değişkenlik gösteren vücut fonksiyon kayıpları olabileceğinden kişilerin bu kaybettikleri fonksiyonlara tekrar kavuşabilmeleri için rehabilitasyon tedavi programlarına gereksinimleri de olmaktadır. Bu durumda da fizik tedavi rehabilitasyon klinikleri ile bağlantı kurularak gerekli tedavi planı yapılabilir.